Arkadaşlar bir eğitimci ve akademisyen adayı olarak böyle bir konu açmak istedim. Madem bir düşünce sitesiyiz böyle bir konu da olması lazım . Bunu sadece sivil eğitim sistemi değil , askeri eğitim olarak da algılayabilirsiniz. Ben ülkemiz eğitim sistemindeki en büyük sorunları kademe kademe yazmaya çalışacağım. Bugün üniversite ile başlayım dedim.
Türk Üniversite Sisteminin Sorunları ve Çözüm Önerileri ;
Arkadaşlar on yıllardır Türk ekonomisi ve sanayisinin kanayan yarası olarak bir söz var ? "Ülkemizde yetişmiş iş gücü sorunu var." Bunu hep fabrikalarda çalışan işçi teknisyen eksiği olarak algıladık. Tabi buda bir eksik ancak açarsın meslek okullarını kurumların sponsorluğunda yüksek notlu öğrencilere iş garantisi sağlarsın mezuniyette ve bu iş çözülür.
Ancak bizim asıl sorunumuz "Pragmatist" bir eğitim sistemimiz olmaması. Yüksek öğretim alanında ise üniversitelerimizin en büyük sorunu devamlı "Düz Beyaz Bluz" üretmeleri. Şimdi şaşırdınız nedir bu "Düz Beyaz Bluz"
Yani
Üniversiteden bir öğrenci mezun olduğunda bölümünün her alanında eşit seviyede ders görüp hiçbirinde tam uzmanlık sağlayamadan mezun olması demektir. Standart Düz Bluz. Peki bu bluz satar mı, ilgi görür mü ? Günümüz dünyasında fark yaratmak için ne yazık ki HAYIR. Peki bu bluz'ün fark yaratması için ne yapması lazım ? Yüksek Lisans , Doktora, Yurtdışı Eğitim, Kurs vb. şeylerle o bluz renk kazanır , şekil kazanır tişört mü gömlek mi olacağı netleşir veya düğme kazanır. Yani bir şekle şemali o zaman kazanır. Ama bu mezun olan 80 gömlekten kaçıdır ? 5-10 ?
Şimdi size reel bir örnekle izah edeyim. Kendi bölümüm olan Tarih bölümünden örnek vereyim.
Bir tarih öğrencisi hazırlıktan sonra 4 sene boyunca Cumhuriyet tarihi, Dünya Tarihi, Osmanlı, Selçuklu, İslamiyet, İslamiyet Öncesi vs tarihlerinden her birinden eşit derecede ders alır. Ancak mezun olduğunda hiçbirinden yeterli ağırlıkta ders alamadığından belirli bir uzmanlığı yoktur. Sonra yüksek lisans açılır ve sadece sınıfın yüzde 10-20'si kontenjan vardır ki bu kontenjanı da sadece kendi sınıfı değil başka üniversitelerden gelenler ve önceki dönemlerden öğrenciler doldurur. Seçilen öğrencilerden yarısı yüksek lisansı tamamlayamaz. Tamamlayanların yarısı doktoraya giremez. Doktoranın da ufak bir kısmı bitirir. Ve işin sonunda bizim ihtiyacımız olan eğitim ve uzmanlık seviyesi işte bu doktora seviyesidir. Ancak o bölümden sadece 1 veya 2 kişi bunu başarabilmiştir. Başka bir örnek ; Benim bir akrabam var. Ankara'da elektrik elektronik mühendisliği bitirdi. Mezun olduğunda sıradan bir iş buldu. Çünkü o standarttı ne zaman 2-3 sene sadece bir alanda devre kartı tasarlama üzerinde bir şeyler öğrendi. İşte o zaman değerli oldu. Çünkü bizde bu yoktu.
Şimdi bunun çözümü nedir ?
Arkadaşlar bunun çözümü geçmişte vardı ama kaldırdık. İsmi kürsü sistemi idi. Yabancılar bunu hala kullanıyor. Bir üniversite'nin bir bölümü bir alanda her zaman diğerlerinden üstündür. O konuda kürsü ve söz hakkına sahiptir. Uzmanlaşmıştır. Mesela Caltec'den iyi yazılımcılar çıkar, Harvard'dan iyi yakınçağ tarihcileri çıkar yine alman üniversitelerinden mekanik bölümleri iyidir. Ancak bizde her üniversite'nin öğrencisini daha iyi eğittiği bir alan yok bir ana bilimdalında en baba üniversitede 3 bilemedin 4 hoca var ve bunlardan toplu dişe dokunur bir bilimsel çalışma beklemek İM-KAN-SIZ. Zaten çoğu makam, mevki birbirinin ayağını kaydırma uğraşında.
Çözüm ?
Çözüm basit arkadaşlar. Her üniversitenin her bölümüne bir ana bilimdalında kürsü vermek. Atıyorum. Konya Karatay Üniversitesinin tarih bölümüne İslam tarihi kürsüsü verilmesi. İnşaat bölümüne Statik alanında kürsü verilmesi, elektrik elektronik alanında kürsü verilmesi.
Peki bu kürsülük verilince ne olacak. Şimdi üniversitelerde zorunlu dersler ve seçmeli dersler vardır. Zorunlu derslere o mesleği öğrenmek için seçmeliler ise size ekstra bir şeyler katmak amaçlı ve çeşitli o dersin ana bilim dallarındandır. Bir dönemde 2 adet senede 4 adet tüm üniversite hayatınızda 16 adet seçmeli ders alırsınız. Eğer öğrenci o 16 adet seçmeli dersi farklı ana bilim dallarından değilde sadece o üniversitenin kürsüsü olduğu ana bilim dalından alırsa istese de istemese de o alanda bir uzmanlığı olur.
Mesela ben Askeri tarihçiyim. 16 seçmeli ders aldım. Kaçı şu an işime yarıyor ? 1 veya 2 . Belki hiç. Sadece genel bir fikir ve kanı bıraktılar hoş bir seda olarak yok oldular. Ancak benim üniversitemin kürsüsü askeri tarih olsa idi ve ben 16 adet askeri tarihle ilgili ders alsaydım ben mezun olduğumda o alanda iş yapabilir seviyede mezun olmuş birikime sahip olurdum. Bir de buna Yüksek lisans ders dönemi eklenince işte o zaman yüksek lisansta doktora seviyesi bir tez ortaya sunar ve doktora'da artık yurtdışı düşünür ve profesörlük evresinde dünya çapında isim yapmaya yaklaşırdım.
Akademik olarak bakmayalım . Sektörel anlamda bakalım. Nedir savunma sanayisindeki en büyük açığımız ? Motor yapamıyoruz. Neden ? Metaluruji yani malzeme bilimi alanında yetişmiş iş gücü eksiği var. Mühendis yok mu ? Var. Ama yetişmiş anlamda ? Yok. Şimdi bu mühendis Metalurujiyi öğrenip tek bir alanında normal aldığı o anabilimdalındaki eğitime ek 16 ders alırsa o alanda uzmanlaşmaz mı ? Evet. Üstüne birde yüksek lisans + yurt dışı doktora yaparsa işte o zaman biz bu alanda bir şeyler konuşmaya başlarız.
Şimdi en önemli başka bir konuda ar&ge merkezleri açıyoruz. Arkadaşlar bir ülkenin araştırma geliştirme merkezi ÜNİVERSİTE'dir. Doçentler, Profesörler bilimsel çalışma yaparlar. Ama bizde ? Yüzde 80'i derslere giriyor. Yurt dışında genelde derslere okutmanlar ve araştırma görevlisine eş düşen görevliler girer. Hocalar bilimsel çalışma yaparlar. Ama bizde üniversiteler meslek okullarından farksız ne yazık ki.
-EN ÖNEMLİ KONULARDAN BİRİSİ-
Bir üniversite nasıl büyür ? Arkadaşlar PARA ile. Amerikan üniversiteleri neden iyidir ? Çünkü bütçeleri devasadır. Bunu nasıl sağlarlar 1. üniversite paralıdır. Ama en önemlisi Alman ekolündedirler. Alman ekolü nedir ? Abd'ye ww2 sonrası Almanların getirdiği bir anlayış olan bu ekolde şirketler arge için üniversitelerle anlaşır ve buradaki hocalar arge yapar. Bunun karşılığı üniversiteler ciddi bir para kazanır . Bu parayı ne yapar ? Devasa kütüphaneler kurar . Buralara geniş bir kitap, makale arşivi kurar , yurtdışından alanında en başarılı hocaları dönemsel ders vermeye veya konferansa çağırır. Dünyanın en ileri eğitim materyallerini öğrencilerine sunar. Böylece çok geniş bir kütüphaneden bir sürü kitap okuyan, alanında başarılı hocalar tarafından yönlendirilen ve en ileri materyallerle uygulama yapan öğrenci kaliteli bir eğitim almış olur. Arkadaşlar bir üniversitenin kalbi KÜTÜPHANE'dir. Bir öğrenci kitap okumadan gerçek anlamda Yüksek öğretim bitiremez bitirmemeli. Eğitim bunun üzerine kuruludur.
Sonuç olarak benim Türk üniversitelerinden beklediğim model şudur;
Her üniversitenin bir böülümünün tek bir ana bilim dalında kürsü sahibi olduğu, öğrencilerin aldığı 16 seçmeli dersin o kürsü ve ana bilimdalı ile ilgili olduğu. Sonuç olarak bir bilimdalında uzmanlaşmış olarak mezun olmaları. Sonuç olarak bu ekstra uzmanlaşmış mezunların araştırma görevlisi olduklarında aldıkları bu ekstra eğitim sayesine derse girebilir nitelikte olması. (Zaten ders slayt okumak ve kitap önermekten fazlası değildir. ) Derslerin hocalar kordinesin de ancak genelde araştırma görevlilerinin vermesi sonucu doçent ve profesörlerin bol bol zamanlarının olduğu ve bir yüksek devlet kurumunun(savunma sanayi başkanlığı gibi) şirketleri ar&ge konusunda üniversitelerle iletişimlerini sağlaması ve şirketlerin bu akademisyenleri ar&ge amaçlı kullanması üniversitelerin kazandıkları bu ek gelirle okulu kütüphane başta olmak üzere , hoca kalitesi, materyal anlamında geliştirmesi. Son olarak da bir üniversitenin bir bölümünün bir ana bilim dalında kürsü sahibi olması sonucunda o ana bilim dalından şu ankilere oranla 2-3 katı doçent ve profesör olacağından o üniversite o bilim dalında daha fazla bilimsel çalışmaya, daha fazla makale ve tez üretimine ve yüksek lisans öğrencileri içinde zaten lisansta o bilim dalından 16 ders aldıklarından birde üstüne daha yoğun ve doygun bir yüksek lisans ve doktora eğitimi alınmış olacaktır.
Bunu sadece mühendislik alanına şartlamayın , tıp fakültelerinde ilaç şirketleri medikal şirketlerin ar&ge kısımları kullanabilir, Sosyal bilimler alanında mesela, Dizi, film danışmanlıkları, ders kitaplarının yazımı , arşiv tarama ve düzenlenmesi, dil kursları bunlar ar&ge niyetine üniversitelerin para kazanabilecekleri alanlar.
Unutmayalım, ne kadar para ? O kadar iyi eğitim.