Güzel dostum ben arapçaya kutsiyet atfetmedim istirham ediyorum yazdıklarımı ön yargılı okumayın. Bir önceki mesajında muhasır medeniyet hedefti diyorsun, hadi ermeniyi gürcüyü hatta koca çini geçtim japonlar, ruslar muhasır değil mi? kendi alfabelerini kullanıyor, illa latince değil yani... Diğeride şey yazmış latin alfabesindeki sesler türkçeye uyumlu göktürk alfabesinde bu günkü türkçe seslerinin hepsi yok diye yazmış, ğ latin alfabesinde varmı? peki ü, ö var mı? w var x var q var??? Demek ki ne yapılmış türkçeye uyarlanmış, fazlalık atılmış, eksik tamamlanmış göktürk alfabesinde de yapılabilirdi.
Ayrıca islam, doğal olarak Kuran sadece araplara değil tüm alemlere indirilmiştir. Bakın Milletlere, devletlere, ırklara veyahut kavimlere demiyorum ALEMLERE...
Hocam, kimseyi suçladığım falan yok. Meselelere ön yargıyla da yaklaşmıyoruz. Dostça sohbet ediyoruz hepsi bu. Sohbet tatlı, muhabbet güzel. Bence karşılıklı fikir alış verişi gayet yerinde... Konuyu biraz soğumaya bırakarak diğer konu başlıklarına yer açmanın yerinde olacağı düşünüyorum lakin sorularına da cevap vermek isterim.
Niye Rusça, Japonca veya Çince değilde Latin alfabesi diyecek olursak... Hocam bu mesele Atatürk' ten önce de gündeme gelmişti fakat dönemin padişahı 2. Abdülhamit Latin alfabesine geçmeyi başaramamıştı. Fakat konu üzerinde çalışmalar yaptırmış en azından sonra ki denemeler için bir altyapı tesis etmişti. Yani bu mesele Atatürk' ten önce ki dönemin gündemidir. Ha...! ne oldu? 1928 Harf Devrimine kadar geçecek 50-60 yıllık sürede konu olgunlaştı, devlet ricalinde kabul gördü, insanların içine sindi ve geriye en son işi eyleme dökmek kaldı. Onu başarmak da Atatürk' e nasip olmuştur. Niye 2. Abdülhamit başaramadı da Atatürk başardı sorusunun cevabı budur.
Peki niye Çince, Japonca veya Rusça değil? Burada da Türk' ün istikametini dikkate almak lazım. Türk milleti doğudan batıya doğru yüzyıllara sari akınlar yapmış; yani sürekli olarak batıya göç etmiştir. Doğal olarak sürekli iletişim halinde olduğumuz toplum batı toplumları olmuştur. Osmanlıya dikkat edilirse; aslında Osmanlı Devleti balkan devletidir. Bunu her alanda görebilirsiniz. Örneğin savaş meydanında Rumeli beyler beyi ordunun sağında, Anadolu beyler beyi ise ordunun solunda saf tutardı. Oğuz töresine göre sağ tarafta konum alanın sol taraftakine göre hiyerarşik üstünlüğü olduğu evvelden belirtmiştik. Kısacası bu olgu ta Osmanlıdan gelen bir yaklaşımın eseridir. Osmanlı' nın devlet geleneğine baktığımızda büyük ölçüde Roma İmparatorluğunu örnek aldıklarını görebilirsiniz. Zaten Osmanlı, Oğuz kavgası da buradan çıkıyor. Osmanlı' nın töreden ayrıldığını ve dolayısıyla Türk toplumunu dışladığını söylemişlerdir. Aynı durum Selçuklu içinde geçerlidir. Oğuz töresine aykırı davranış sergileyen Selçuk Bey ve babası Dukak; Oğuz töresine göre yargılanmış ve yargılama sonucunda DÜŞKÜN ilan edilerek toplum dışına atılmışlardı. Selçuk Beyin ondan sonra ki davranışı aslını inkar etmek olmuştur. Oğuz Kaan soyundan değil de Efresyap soyundan geldiğini ilan ediyordu. Böylece Selçuklular kısmen Farsileşmişlerdir. Padişahlarına bakıyorsunuz mesela; Keyhüsrev, Keykubat, Keykavus ... falan. Kısacası hangi tolum yapısıyla iletişim halindeyseniz oranın kültüründen, geleneğinden bir şeyler alıp bir şeyler vermeniz normaldir. Örneğin Uygurlar da Çin' den almıştır. Öyle ki zamanla Çinlileşmişler ve hatta Budist olmuşlardır.
Bende bir soru sormak isterim;
Madem öyle, Osmanlı veya Selçuklu niye atalarının geleneğini devam ettirmek suretiyle GÖKTÜRKÇEYİ yaşatmadılar da; Arapça, Farsça karışımı bir lisan kullandılar. Alfabe aynı şekilde... Kısacası bir suçlu arayacaksak, O suçlu Atatürk değil; Osmanlı veya Selçuklu devletidir.