Ben bu konuda sizden biraz farklı düşünüyorum. Bence din konusu insanlığın başlangıcından önce de vardı. İnsann yaratılışından sonra onun da yaşamınn bir parçası oldu. Yaşamanın amacı, bu amaca ulaşma yolunda neler yapılabileceğini insanlığa sundu. Birileri tarafından uydurulmadı, dünya dışı başka varlıklar tarafından insanlığa verilmedi, efsanelerden türetilmedi, aksine efsanelere konu oldu. İnsanlık bir bilgisayar gibi, sürekli bilgi ile yüklendi. Ama aynı anda virüslerle, zararlı yazılımlarla da yüklendi ve işlevini kaybetmeye başladı. Din ise bu bilgisayara format atarak onu özüne davet etti her defasında.
Yaygın olan tek tanrılı dinler, hangi milletlere kitap veya peygamber gönderildiyse, hep o milletin içerisinden, aynı dilden oldular. Ama insanlar her defasında eski alışkanlıklarını o dinlere zaman içerisinde zerk ederek bozdular. Sürekli bozulma ve sürekli format devam etti. Son format da pek çoğununuzun İslam olarak bildiği, aslında ilk formattan bu yana aynı olan şeydi.
İslam bundan yaklaşık 1400 sene önce, kendi elleriyle yaptıkları heykellerden medet uman, türlü ahlaksızlık ve cinayetleri adet haline getirmiş, cahil bir topluluğa, onlarn anlayacak dil ve tarzda geldi. Geldiği gibi de hızla formata, temizliğe başladı. Belirli bir zirveye ulaştıktan sonra, onun içerisine de indirildiği topluluğun adetleri, yaşam tarzı gibi şeyler kural olarak yerleştirildi ve diğerlerine dayatılmaya başlandı. Özü ile ilgilenerek bunu farklı kültürlere tanıtmak yerine, şekilcilikle gerçeğinden uzaklaştırıldı.
İslamdan önce tapınılan putların insanlığa hiç bir faydası olmadığını bilen ama bundan çok büyük çıkar sağlayanlar vardı. O putlara tapmak için gelenler sayesinde büyük bir ticaret sahası, büyük bir ekonomi dönüyordu mesela! Bugün de buna benzer bir durum var aslında. Mesela derler kıyamete yakın Kur'an-ı Kerim silinecek, kimse okuyamayacak. İlk emri oku olan bir kitap ne yazık ki onu okuyanlar tarafından anlamakmak için okunan tek kitap haline getirildi. Çoğunluk okumuyor, okuyanların çoğu da ne okuduğunu anlamıyor. Yabancı dil bilmeyip, yabancı müziklerin şarkılarını söylemeye çalışanlar gibi sadece kendilerini iyi hisettirmeye çalışanlar var. Okuduğunu anlayanların da çoğunluğu işe geldiği gibi yorumlayanlar. Ne yazık ki o kutsal kitabı putlaştırdılar. Okuyup anladıkça fayda sağlayacak olan bir kitap, sadece koruma sağlayacağı düşünülerek evlerde vs bulundurulur oldu! Oysa ki o kitap anlaşılmadıkça kimseyi korumaz. İnanç sahibi olduğunu söyleyenlerin çoğu, yaratıcının yazılı olarak bulunan sözleri yerine daha çok falanca şahış üzerinden filancanın rivayet ettiği, doğruluğu içerisinde bulunduğu şartlar net olarak bilinmediği için tartışılır sözlere itimat ediyorlar.
O kitapta yaratıcı açık şekilde dininizi gruplara bölmeyin dediği halde bugün bir çok mezhebe bölünmüş insanlar, sırf kendileri ile aynı mezhepten olmadığı için diğerlerini öldürmekte. Sayısız tarikat ve cemaat de bu mezheplerin ortaya çıkış yolundan ayrışma için ilerlemekte. Her geçen güne dine yeni kurallar, yeni ritüeller eklenmekte. Özünden uzaklaştırılmakta. Putperstlik dönemindeki cehalet ve maddi çıkar çarkı bu zamanda yine din üzerinden devam ettirilmekte.
İnsanlığa ışık olarak ortaya çıkan din, insanların kirli elleriyle insanlığı karanlığa götürme amacı için kullanılmakta. Buna karşı çıkanlar da olacaktır elbet ama dünyaya baktığımızda gerçek olduğunu görebilirsiniz. Ki kutsal kitapta yaratıcı bu devir daimi çeşitli geçmiş olaylarla anlatıyor.
Peki bundan kurtuluş, dini yok saymak ya da daha eskileri benimsemek midir? Bence değildir. Bu sadece kolay görünen ama aslında en zor yoldur. bu sadece kendini kandırdığına kendini inandırmaktır. Pire için yorgan yakılmaz. Daha eskilerin de, daha önceki formatlar sonrası yine insanlar tarafından kirletilmiş, değiştirilmiş olduklarını düşünürsek, en iyisi son güncellemelerle son format üzerine yoğunlaşmaktır. Ancak şekilciliği, rivayetleri, başkalarının kurallaştırılan adetlerini bir kenara bırakıp özüne inmek gerekir. Geçmişe göre değil, bu zaman göre ve geleceğe göre yorumlayarak anlamaya çalışmak gerekir. Çünkü bilgi geçmişteki gibi kıt değil, artık çok daha fazla ve gelecekte de daha da fazla olacak! İnsanın bunu başarabilmesi için özüne dönmesi gerekir. İnsanın özü, ona hayat veren yaratıcının bir parçasıdır ne de olsa!