Sn. Battlestar osmanlı silahlarından bahsederken özellikle tüfeklerden bize arkebüslerden bahsedibilir misiniz? Tarih öğretmeni olduğunuz için soruyorum.
Şimdi efenim;
Osmanlılar Barutla erken tanışmış ve bunu standartizeye yakın kullanabilmiş bir millettir. Arkebüzde bu işin ilk örnekleridir. Kosova savaşından sonra avrupadan öğrenilen bu icat ilk geldiğinde çok ilkel bir haldeydi.
Tüfekten daha çok el topu minvalindeydi. Ancak zamanla daha hafifledi; tetik tertibatı aslında ateşleme anlamında uzun süreli yanabilen bir fitilin barut dolu bir yatağa teması sonucu oluşan reaksiyonla ortaya çıkan basınçla misketin atılmasından kaynaklıydı.
Bu silahlar fitilli olduğu ve namluda bir ekstra delik olduğu için basınç erken düşüyor ve misket fazla uzağa gitmediği gibi yiv sistemi olmadığındanda moa'sı yani isabet oranı çok düşüktü. İlk kullanıldıkları sıralarda adam öldürmekten çok çıkan ses ve dumanla düşmanı korkutmaya yarıyordu.
Zamanla osmanlıların yılankavi dediğimiz s şekilli tetiği bulması, yani sizin fitili o S şekilli mekanizmanın ucuna takıp tetiği indirdiğinizde direkt olarak ateşleme yatağına değerek reaksiyonu başlatmasıyla doldurma işlemini biraz daha pratikleştirdiler.
Osmanlı Ordusunda arkebüzleri genelde acemiler ve kemankeş olmayan ortalar (alaylar) kullanmaktaydı. Bilindiği gibi kompozit Türk yayı yapımı zor, maliyetli ve uzun süren bir savaş aletidir. Üstüne üstlük kullanmayı öğrenmek yıllar gerektiren bir eğitimi gerektirir. Onu da geçtim daha uzun menzilli yüksek libre yayları kullanmak dahada ustalık gerektirir ki bunu başarmak biraz yetenek ve kültür ister.
Yeniçerilerde genelde balkan hristiyanları olduklarından yay kullanamayanları genelde arkebüs kullandılar. Fire by rank dediğimiz sıralı ateş osmanlı'da geç gelişsede volley fire dediğimiz baraj ateşi erken yıllardan kullanılan bir yöntemdi. Bilindiğinin aksine osmanlı ordusu genel karakterinde (bazı padişahlar ve komutanlar farklı kullanmış olabilir.) bir saldırı değil savunma ordusudur. Özellikle merkez kapıkulu ordusu savunma ordusudur.
Eyalet ordusu daha ofansif kullanılabilmektedir. Tımarlı sipahiler ve yanlarındaki cebelular düşmanı ok yağmuruna tutarak peşine takar ve merkez ordusunun menzilli silahları olan toplar, arkebüzler ve okların menzili içine çekerler. Düşman bir kere bu ateş menzili içine girdiğinde zaten halihazırda çok adam kaybetmiştir. iki seçenek vardır ya osmanlı ordusuna cephe taarruuzu yapmak yada kaçmak. Ancak bu esnada onları bölgeye çeken sipahi ve cebelular kanatları ve bazende geriyi kapatmıştır.
Merkez ordusunun misket, top ve ok yağmuruna doğru hücuma kalkan düşman merkez ordunun ön saflarına yetişebilseler bile orada ilk mızraklı azaplar arkalarında ok-kılıç taşıyan azap piyadeleri akabinde teberli zırhlı yeniçeri ortaları onların arkasında arkebüz-yaylı piyade yeniçeriler ve en son ağır zırhlı seçkin tecrübeli yeniçerileri geçmek zorundaydılar. Düşman bütün bu safları yardığında artık tüfekli acemi oğlanları onlarıda aşarlarsa birbirine zincirli batarya topları ve son olarak bunlarıda aşarlarsa tarih kitaplarından bildiğimiz her birinin ayrı bir özel görevi olan ve esasında savaşta padişahın etrafında saf tutmuş 6 ağır süvari bölüğü olan ALTI BÖLÜK HALKI ile karşı karşıya kalacaklardı. Osmanlı merkez ordusu safları tam mevcudunda olduğu savaşlarda aşılması çok zor çelik bir duvardı.
Tekradan arkebüz meselesine döner ve toparlarsak. Avusturyalı sınır komutanlarının Osmanlı ordusunu tahlil ederek geliştirdikleri pike-shot-ligh cavalry doktini esasında kurulan orduların başarılı olması savaşlara yüksek sayıda arkebüzlü piyadenin gelmesine sebep verdi. Daha sonra arkebüse verilen bu önemle saat mekanizması ustalarının başından çıkan çakmaktaşlı tüfek mekanizması ateş anında namluda tek açık yönü ucu olarak bırakıyor, yağmurda fitilin sönme derdini ortandan kaldırıyordu. Daha fazla basınç daha uzun menzil demekti.
Ancak tozlu osmanlı coğrafyasında çakmaktaşlı tüfeklerin bakım istemesi ve yeniçerilerin bundan imtina etmeleri çakmaktaşlı tüfeğe uzun süre ayak diremelerine sebep oldu. Savaşlarda ellerindeki arkebüslerle çakmaktaşlı tüfek taşıyan ordulara karşı yenildikçe hepten tüfekten soğudular ve çakmaktaşlı tüfeklerin altın çağında ayakta tüfek atmayı frenklik (gavurluk) olarak gören yeniçeri ortaları vardı.
Ağızdan bir tüfeği kitlesel olarak kullanan bir ordu olmak için çok ciddi bir yanaşık düzen eğitimi, manevra eğitimi ve talim gerektirir. Yeniçerilerin bu eğitime mukavemeti, çakmaktaşlı tüfek mukavemeti ile birleşip, bunu yapabilen alternatif askeri yapılanmalar karşısında da isyan etmelerinden dolayı Osmanlı kara kuvvetlerini felç ettiler. Benzer bir bilgisizlik Osmanlı deniz kuvvetlerindeki yelkencilik, akıntı bilimi, seyir konularında da vardı. Kalyon mürettebatı, kaptanı bulmak çok zordu. Ama tabi onlar eğitime biraz daha az direnmekteydiler.
Esasen kapsüllü tüfeklerin ortaya çıkması light infantry akımı ile katı nizamda savaşma zorunluluğu kalksa denizde de buhar makineleri rüzgara ve akıntıya olan bağımlılığı kırsa da -ki bu Osmanlı ordusunun en büyük sorunlarıydı- yeni bir ordu kurulabilirdi. Ancak bu yenilikler oluştuğunda ne osmanlı ekonomisi o eski ekonomiydi nede endüstriyel kabiliyeti o eski kabiliyetti.